8 Haziran 2009 Pazartesi

ÖSS - Part I..



Duyduk ki haftaya ÖSS varmış. Madem öyle, ben de Abbas Güçlü tadında, son derece bilgilendirici yazılar yazayım, deneyimlerimi sizlerle paylaşayım dedim. "Part I" demiş bulundum şimdi buna ama, nerede biter ben de bilmiyorum.

Şimdi efendim; lise birinci sınıf sona erdiğinde ve alan seçmem gerektiğinde, ÖSS'dir sınavdır alâkası bile olmayan, hatta o kadar alâkası olmayan ki, bile bile "Fen-Matematik" alanını seçen bir gerizekalıydım ben. Neydi amacım bunu yaparken, neden seçtim sayısal, bilmiyorum. Sanırım sayısal seçen arkadaşlarımla aynı sınıfta olmaktı derdim. Soranlara "Tıp falan düşünüyorum." diyordum.

Tıp falan! Evet. Beni ve öğrencilik yaşantımı biraz olsun bilen okurlar, şimdi hafifçe tebessüm ediyorlardır. "Heheh." falan diyorlardır. Bilmeyenlere de söyleyeyim, tahsil hayatımın hiçbir evresinde 3'ten yukarı fen notu almadım ben. Alamadım. Beceremedim. Lise 1'de eğitim öğretim hayatımın ilk ve tek özel dersini almak durumunda kaldım ben fizik dersi yüzünden. 1 alacaktım. Ders aldım sonra. 2 aldım. İşte o lise 1'in yazında soranlara, "TIP FALAN okurum ben." diyordum, tıp okuyanlara hakaret eder gibi.

Neyse efendim, lise iki başladı. Derslere giriyorum. Fiziktir, kimyadır, biyolojidir. Bir haftanın sonunda "Lan" dedim, "Ne yapıyorum ben burada ya?!" O gün Fen-Matematik alanını bıraktım. İsabetli bir kararla eşit ağırlık sınıfına geçerek, soranlara "SİYASET FALAN okurum ben." demeye başladım. Anlayacağınız, sancılı bir alan seçme serüveni yaşadım. Hayallerimi süsleyen (!) doktorluk macerası, başlamadan bitmişti.

Lise 2'yi atlıyorum. ÖSS gibi bir bilinç bende oluşmamıştı çünkü daha. Akranlarım dersaneye falan gidiyordu, anlamıyordum. Lise 2 de geçip gitti vasat notlarla.

Efendiim, geldik lise üçüncü sınıfa. Dersaneye gitmeliyim. Herkes gibi. İzmir'in güzide dersanelerinden birine kaydolduk, Eylül ayının gelmesiyle ÖSS maratonuna başladık. İlk konular. Polinom falan. Edebiyat. Recaizade Mahmut Ekrem. Gıcır gıcır test kitapları. Bu test kitapları konusunu ayrıntılı işlediğimiz bir yazı burada. Dersane sektörüne genel bir bakış içinse, buradan.



Benim ÖSS senem ders çalışmaktan ziyade, "Şu okul kaç puanmış la, bu okul kaçla alıyormuş la." şeklinde dersane kataloglarına bakarak geçti. ÖSS'ye hazırlananlar, bu açıdan beni örnek almanızı istemiyorum. Gerçi sınav haftaya artık neyin tavsiyesini veriyorsak. Neyse. Dersane sınavlarına girdik, çıktık. O zaman da yanlış sorularımızı analiz etmekten ziyade, "O kaçıncı olmuş la, bu kaçıncı olmuş la." şeklinde muhabbetler geçerdi dost meclislerinde. Yani ÖSS senemi özetlemek gerekirse; ders çalışmadım, ancak sürekli olarak ders çalışmamın gerekliliğini ve okulların puanlarını düşünerek canımı sıktım. Kötü bir seçimdi.

-Çok alâkasız: Bu satırları yazarken babam nete girdi. Yüz yılda bir girer. Messenger. Şöyle bir diyalog yaşadık:

(15:03) Sinvegur: 25'inde dönüyorum artık kesin
(15:03) Bora: tamam az kaldı
(15:03) Bora: hadi eywallah
(15:04) Sinvegur: görüşürüz

"Eywallah" dedi bana. Neyse konuya dönüyorum ben.-


Çalışmadık etmedik derken, bahar ayları da geçti gitti, Haziran ayı geldi. Ben artık bütün gün televizyonda "Sınava doğru", "Doğru tercih" gibi ÖSS programlarını büyük bir zevkle izliyorum. TRT2'de bir herif var hani, biliyorsunuzdur. Akşamları onu izliyorum. "Çocuklar koyun götüne rahvan gitsin, ÖSS'yi yiyim size bir şey olmasın." tadında demeçler veriyor o rahaat sesiyle, beni de rahatlatıyor...

...Derken, ayın 14'ü geldi. Ertesi gün ÖSS var artık sonunda.

s.

3 yorum:

imagine dedi ki...

ağlarım ama.

Adsız dedi ki...

çalışmadın da nasıl girdin odtü ye :)

melodi dedi ki...

Ama babanın "Eywallah" demesi.. Ben "Farkmaz" da duydum, güzel şeyler bunlar..