Merhaba efendim. Nasılsınız? Beni soracak olursanız pek iyi değilim. Sizlere Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin sekiz numaralı erkek yurdundan, 501 numaralı odadan sesleniyorum. Şu an burada hiç kimse yok. Bugün cumartesi. İnsanlar geziyor. Ben ise Ankara manzaralı (!) güzide odamda klavyenin tuşlarına vuruyorum.
Şımarıklık etmeyeyim, yurt konusunda beklediğim kadar dehşet verici sıkıntılar yaşamıyorum. Oda arkadaşlarım biraz dağınık olmakla birlikte güzel insanlar. Internetim var. Valla nazi kamplarını aratmayan yurtlar olduğunu öğrendikten sonra durumumdan memnun olmaya başladım yurt konusunda.
Yalnızım. Bugün okulda dördüncü günüm. Henüz sosyal bir insan olamadım ne üzücü ki. Okul şahane imkanlar sunuyor aslında ama henüz adaptasyon sürecini atlatamadım ben. Zaten benim bir ortama adapte olmam zor oluyor. Misal şu an yurttaki insanlar beni pısırık, sessiz, yüz göz olmayan çocuk olarak biliyorlar. Çünkü öyleyim, öyle davranıyorum. Ancak samimiyeti kurduğum zaman da laubalililiğin bini bir para oluyor bende. Böyle çift kişilik sergileyen bir insanım maalesef işte.
Son yazılarda biraz fazla kendimden bahsediyorum değil mi? Oysaki bu blogdaki öncelikli amacım bu değil. Ama cidden bugünlerde bir konu üretip onun üstüne yazıp çizecek takatim hiç yok. Kendi problemlerimle fazlasıyla başım dertte. Neyse. Biraz ingilizce falan bir şeyler okuyayım hazır kimse de yokken.
Of, of...
s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder