1 Mart 2010 Pazartesi

Socrates..


Mâlum bu dönem felsefe dersim var. Ben de sabah oturmuş, ilk hafta küçük deftere yazdığım notlarımı büyük bir hevesle tertemiz, yepyeni defterime geçiriyordum. Konumuz da Socrates falan.

Şimdi şöyle ki; Socrates, zamanında Atina taraflarında ikamet ederken, "Ulan" demiş, "Mal gibi yaşıyoruz yemin ediyorum. Ne lan bu? Bundan böyle kendimi ilme adıyorum." Buraya kadar ilginç bir şey yok. Zira bu tarz şeyleri ben de düşünüyorum sık sık. Misal Facebook'ta sağ üstte bir "Suggestions" kısmı var, bilirsiniz. Tanıma ihtimaliniz olan insanları listeleyen faydalı bir uygulama. İşte ben de bazen kendimi, orada çıkan lüzumsuz insanları çarpıya basa basa geçerek "Acaba bir ekmek çıkar mı?" umuduyla bakınırken buluyorum. Ben de o anlarda tıpkı Socrates gibi "Ulan" diyorum, "Mal gibi yaşıyoruz yemin ediyorum. Ne lan bu? Bundan böyle kendimi ilme adıyorum."

İlginç olan nokta şurada başlıyor: Socrates kendini ciddi ciddi ilme adıyor. "Hayatın zevklerine de, karıya kıza da lanet olsun. Bundan böyle şehre inip zaar gibi dolaşıcam, millete hayatın anlamını sorgulatıcam." gibi ulvi bir amaç ediniyor kendine. Tabii böyle şehirde dolanıp "Şşt birader bi bakıcan mı? Arkadaşım bişey sorucam gelir misin?" diye insanları darlayınca, Atina polisi gözaltına alıyor bizim Socrates'i. Çıkartıyorlar mahkemeye; yok efendim sen niye milletin huzurunu kaçırıyorsun, yok efendim elalemin karısında kızında mı gözün var. Başlıyorlar bizim Socrates'i karalamaya. Socrates de ünlü savunmasında "Allah belanızı versin, öldürün lan beni kaçmıyorum sizden." diyor, kendini bu pis adalete teslim ediyor. Tabii böyle benim anlattığım gibi demiyor. Bin bir türlü şey geçiriyor kafasından. Nedenleri var. Bu nedenleri de dostlarıyla yaptığı uzun konuşmalarında görüyoruz.

Crito: Dostum Socrates, yaptığın yanlış, bu adamlara teslim olma.
Socrates: Sorarım sana Crito, bu dediğin "onurlu yaşam"a uygun bir şey mi? İyi bir hayat yaşayıp ölmek mi daha önemli, yoksa kötü bir hayatı sürdürmek mi?
Crito: Doğru diyorsun.

Ben de Socrates gibi cahil olduğumu düşünüyorum, lakin akabinde kendimi ilim irfana adayamıyorum ne yazık ki. Anca gaza gelip Facebook'u kapatıp 1-2 saat kitap karıştırıyorum. Sonra aklıma "Acaba yeni bir notification var mı?" gibisinden şeyler geliyor, yeniden açıyorum. İşte bu yüzden düşünsel açıdan bir Socrates kadar gelişemedim zannedersem. Benim dostlarımla olan diyaloglarımı inceleyecek olursak, Socrates'inkilerden oldukça farklı.

Arkadaş: Altıncı hakem koymuşlar oraya adam diye, iki metreden penaltıyı göremiyor. Skmişim öyle uygulamayı o zaman.
Ben: Ya iyi de Caner'in yaptığı da gerizekalılık sonuçta. Resmen bile bile attırdı kendini. Amatör lig mi ulan bu, UEFA'da oynuyorsun yani sonuçta.
Arkadaş: Doğru diyorsun. 

Al işte. Adam onurlu bir yaşamı sorgularken, ben Galatasaray'ın Atletico Madrid karşısında aldığı mağlubiyetin nedenlerini sorguluyorum. Herif "Açıklanmamış bir hayat manasızdır." düsturuyla hareket ediyor, bense on gündür "5800 alsam mı ya, dokunmatik ekranı zor gibi ama telefon güzel be hafız." diye dolanıyorum.

Off lan. İnsanlığımdan tiksindirtti Socrates akşam akşam. Neyse ki güzel bir lafı var kendisinin: "Cahilliğin farkına varmak, bilgeliğin başlangıcıdır." Ben de görüyorsunuz ki lavukluğumun son derece farkındayım. Demek kii, bilgeliğin de başındayım hacı. Biz de böyle teselli buluyoruz işte. Ehehe. Neyse ben bir Hepsiburada'ya bakıyorum, 5800 fiyatları ne alemdeymiş acaba. Çok düştü diyorlar bu ara. Haydi görüşürüz!

s.

Hiç yorum yok: