Perşembe günü saat 15 suları. TRT minibüsünde çekim yapmaya gidiyorum iki arkadaşımla. Nasıl yani? Neden biz? Ne çekimi? Şimdi size biraz bunlardan bahsedeyim.
Efendim bu sene hayatıma giren kadim dostlarımdan Deniz'in annesinin kurduğu birtakım bağlantılar sonucu, TRT'nin çektiği bir ÖSS belgeselinde üç arkadaş röportaj yapma fırsatı elde ettik. Torpilimiz vardı yani. TRT ekibiyle buluşuldu, mekân belirlendi, yola koyulduk. İçimden düşünüyorum, ne diyeceğim lan ben bunlara? Ne soracaklar ki? Hayır yani, çok ağır bir ÖSS senesi geçirmiş olsam anlatacak şeyim de bol olur. Öyle bir şey de yok maalesef.
Neyse sonunda vardık röportajın yapılacağı yere. Kamera kuruldu. Her şey hazır. Önce bir başka kadim dostum Yiğit sahne aldı. Dikkati dağılmasın diye uzaktan izliyoruz biz de. "Dersane pencerelerinden bakan çocukları görüyorum şimdi, adeta özgürlükleri alınmış gibi." diye bir şeyler söylüyor. Vay anasını diyorum içimden. Benim kuramayacağım cümleler kuruyor, daha da geriliyorum. Ardından Deniz ve ben sahne alıyoruz. Önce o konuşuyor. O konuşurken ben içimden "Lan ne konuşacağız ki." falan diyorum. Sonunda sıra bana geliyor. Mikrofonumu takıyorum, suyumu içiyorum. Yukarıdaki gibi bir taşın üstüne oturup başlıyorum soruları cevaplamaya.
"Ee ben çok baskı falan görmedim. Ailem bu konuda çok anlayışlıydı. Diğer aileler çok baskı şey yapıyordu. Sosyoloji seçtim ben sonra insanlar beğenmedi. Türkiye'de böyle şeyler çok zor tabii hehe." gibisinden şeyler söylüyorum. Ağzım kuruyor. Röportaj bitiyor.
Şimdiyse üçümüzün doğal görünmeye çalışarak yürüdüğü, durup muhabbet ettiği birtakım sahnelerin çekilmesi lâzımmış. Yan yana geliyoruz üç arkadaş. Öncelikle kayda alındığımızın farkında olmadan ehe mehe diye doğal bir şekilde geyiğimizi yapıyoruz. Sonra aniden kameranın farkına varıyoruz. İşte bu noktada Türk televizyon tarihinin en kötü oyunculuğunu sergileyerek, yapmacık gülüşümüzle başlıyoruz konuşmaya. Konuştuğumuz şey de ne kadar yapmacık olduğumuz. Daha sonra bu yapmacık diyalogları merdivenden inerek, yürüyerek falan da gerçekleştirerek iyice kepaze oluyoruz.
Yaklaşık bir buçuk saatlik çekimin ardından bu acı dolu dakikalar sona eriyor. Özgürlüğümüze kavuşuyoruz. Bu harika röportajı ilerleyen zamanlarda TRT'de izleyebiliriz herhalde. Belki de izleyemeyiz. Kim bilir. Esen kalın.
s.
Not: Birbirinden aksiyonlu, birbirinden rezil ODTÜ Bahar Şenliği 2009 anılarımla yakında karşınızdayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder