27 Nisan 2009 Pazartesi

Anı 10: Party Boy..


Saat 21. Birkaç kadim dostumla okulumuzun radyo topluluğunun düzenlediği parti sebebiyle Tunalı'ya geliyorum. Kızılay-Tunalı yolunu katederken kola kutularına doldurarak şopar gibi içtiğimiz 15 liralık votka keyfimi yerine getirmiş. İçerde tanıdık simalar, hoş muhabbetler. Güzel geçen zaman.

Buraya kadar her şey normal.

Saat 23.30. Ortalıkta buradan çıkılıp bir de arsız gibi "Ümitköy'de bir yer"e gidileceği yönünde söylentiler dolaşıyor. Ümitköy neresi bilmiyorum, gitmedim. Kulaktan dolma birtakım bilgilerim var. Her neyse, gerçekten de kapının önünde servisler olduğu, birazdan Ümitköy semalarına hareket edecekleri bildiriliyor. Ulan aslında o gece için yeterli dozda eğlenmişim. Ne işim var Ümitköy'de. Git yurduna uyu. Değil mi ama? Neyse efendik baktık arkadaşlarımız hevesli, oyunbozanlık etmenin alemi yok. Soluğu Ümitköy'de aldık. Minasera alışveriş merkezi. Servisten iniyoruz. Kapıda duran Ferrari, gideceğimiz yer hakkında kulaktan dolma bilgilerimin doğruluğunu onaylıyor. İçeri geldik. 

İki mekan, "Dablyu" ve "Glenhill". Smokinli görevliler. Boya küpü karılar. Ben de Ankara sosyetesinin ünlü simalarından olarak, "İçeri nasıl girecez la, para vermeyek la." planları kuruyorum. Dablyu'ya dört kişilik lavuk arkadaş grubu olarak giremiyoruz, vurucu tim alamıyorlarmış. Glenhill'e ise yoğun pazarlıklarımız sonucu 5 liralık bir ücret karşılığı adım atıyoruz.

Karanlık. Dj. Hâlâ boya küpü karılar. Eller havaya. En öndeki bir masaya konuşlanıyoruz. Masamızın üzerindeki sahipsiz birayı şuursuzca içiyorum çingene yanıma hakim olamayarak. Ortama ayak uydurmaya çalışıyorum. Murat Boz adlı arkadaş "Şu dilime kolay ama yüreğime zor bir durum." diye haykırıyor mekânda bangır bangır. Eşlik ediyorum ona fütursuzca. Ne yapıyorum lan ben? 

Yan masamızda 5-6 adet boya küpü karı var. Dibimizde. Şuursuzca kendimizi müziğin ritmine kaptırmışken, öküz gibi bakıyoruz sanırım onlara. Valla tam hatırlamıyorum ama, sanırım bir tanesi önümden geçerken beni hafifçe itiyor. Şurada çizdiğim sessiz sakin çocuk imajı nasıl yerlerde, anlatamam. Sanırsın ortamların piçiyim. Sanırsın her hafta ejderha desenli gömleğimi üstüme geçirip burada kurtlarımı döküyorum. 

Geçen rezil dakikaların ardından vestiyere gidip ceketimi alıyorum. 10 Lira istiyor. Sosyetenin ünlü simalarından Sinan, burada da bir kuruş ödemeden kaçmayı başarıyor ortamdan. Ferrarilerin arasından sıyrılıp servise biniyor, bir kuruş vermeden gitmeyi başarıyor okuluna.

Ne ortamlara girdim dün. Ne Tunalı bıraktım, ne Ümitköy. Totalde 20 Liraya sosyeteye adım attım. Lâkin, gecenin sonunda "Şampiyon Kokoreç"ten yediğim köfte ekmeğin tadını vermedi hiçbiri. Bu dilime kolay ama yüreğime zor bir durum.

s.

Hiç yorum yok: