4 Şubat 2009 Çarşamba

Pokémon..


Evet yine ben. Sıkıldınız mı? Tatilin gazıyla iki günde bir yazıp çiziyoruz ama dur bakalım. Bugünkü konumuz Pokémon. Benimle yaşıt hemcinslerimin ilgisini çekebilecek bir konu. Bizim çocukluğumuzda bize bunu verdiler, biz de aldık. Yapacak bir şey yok.

Pokémon'dan önceki gözdem Power Rangers idi. Power Rangers başladığı zaman transa geçmişçesine ekran başına koşar, yeri gelir aptal Power Rangers oyuncaklarına paralar dökerdim. Hatta bir keresinde Power Rangers başladığında evde misafir olmasından dolayı terör estirdiğimi, sonuç olarak da misafirleri evden yollayarak zaferimi kutladığımı da utanarak belirteyim. Sonra 2001 senesinde bu Pokémonlar ortaya çıktı. Beşinci sınıfta falan olsam gerek. Aynı heyecanı orada da yaşadım.

En az Power Rangers kadar gereksiz bir icat. Her gün okuldan gelip geri zekalı gibi ekran başına geçer, hayatımdan aylar çalmış Ash Ketchum'un Quiksilver şapkasını döndüre döndüre Pokémon avlamasını izlerdim. Tabii ki kadim dostları Brock ve Misty de onu yalnız bırakmazdı. Yeri gelir Roket Takımı ortaya çıkardı, Jessie ve James. Dünyayı yozlaşmaktan kurtarmak için. Onlar komikti bak.Sonra çizgi filmi yetmiyormuş gibi tasoları peydah oldu. İddia ediyorum; bu olay, doksan kuşağının hayatında bir devrim yaratmıştır. En çok cips yemiş kuşak, doksan kuşağıdır. Bir anda hepimizin ceplerini doldurdu bu şeyler. Haliyle benimkini de. Cebimizdeki paralar uçup gidiyor, yerine yağlı yağlı tasolar geliyordu. Yenilen cipsin haddi hesabı yoktu.

Çok geri zekalıydık. Yeri gelir dikey konumdaki bir tasoyu yatay konumda duran diğerlerinin üstüne fırlatarak ters döndürme esasına dayanan hepinizin bildiği oyunu oynar, yeri gelir tasolarımızı arkadaşlarımızınkilerle takas eder, yeri gelir işin bokunu çıkartıp arkadaşlarımızın tasolarını para karşılığı satın alırdık. Nereden mi biliyorum? Bu satırların yazarı olan bendeniz, fi tarihinde üzerinde Ash Ketchum resmi bulunan, vıcık vıcık yağlı küçük bir tasoya 400.000 Türk Lirasını nakit olarak hiç düşünmeden verdi de ondan. Çünkü Ash tasosu azdı, Ash tasosu bulunmuyordu, Ash tasosu değerliydi. Hele ki o zamanlar Misty, Brock gibi karakterlerin tasolarını ezkaza elinize geçirdiyseniz; geleceğinizi garanti altına aldınız denilebilirdi. Böyle de bir ekmek kapısı oldu körpe bebelere bu Pokémon. Okulumun önünde "Gyarados tasosu satıyorum bir milyona var mı alan evet?" diye gezen çocuğun görüntüsü hiçbir zaman gitmedi gözlerimin önünden.

Sonra filmi falan da geldi bunun ülkemize. Gittim tabii. Salonda yanımda oturan bir çocuk ve babası vardı. Çocuk ilk kez sinemaya gelmiş. Çok şaşırmış. Çünkü "sinema" denilen olayın koltuklarda oturan insanların önlerindeki normal boyutlarda bir televizyonu izlemesi şeklinde cereyan ettiğini düşünüyormuş. Filmden önce babası anlattı bana bunları. Ben de dinledim. Atlamak istemediğim, unutamadığım bir ayrıntıdır bu.

Ulan düşünüyorum da niye bu kadar sevdik biz bunları? Bir numarası da yoktu ki. Bir bölümde Pikachu evrim geçirip Raichu mu olacaktı neydi? Olmuyordu ama. "Bir Pikachu, Pikachu olarak kalmalı..." gibi son derece ciddi laflar ediyordu. Laf dediğim de "Pika pika." ha. Biz de büyük bir ciddiyetle izliyorduk Pikachu'luğun gerektirdikleriyle ilgili bu nutukları. Eskiden Pokédex -bilen bilir!- gibiydim, 150 Pokémon'un ecdadını bilirdim. Artık eski formum yok, unuttuk ne yazık ki. Raichu'yu bile yazmadan önce açtım baktım doğru muydu diye. Acıklı şeyler bunlar. Sonra çocuğun biri  balkondan atladı, Pokémon yasaklandı, yavaş yavaş çıkıp gitti hayatımızdan. Yerine "Digimon"lar, "Beyblade"ler falan geldi ama; hiçbiri aynı lezzeti vermedi. Yazımı bitirirken, fi tarihinde evimize misafir gelen, annemin arkadaşlarından birinin çocuğuna sesleniyorum. Pokémon tasolarımın bir kısmını sen çaldın, ikimiz de biliyoruz. Artık sen de, ben de büyüdük. Çocukluğun alemi yok. Lütfen getir onları bana. Evi biliyorsun. Hadi. Lütfen.

s.

12 yorum:

Adsız dedi ki...

lan birkaç bölümü yemişti pikachu raichu olmıcam diye kasa kasa, aklıma geldi de nasıl gerildim bak şimdi..
filminde de ağlamıştım ne utanç verici şeyler bunlar ama herhalde gene olsa gene ağlarım lan böyle taşa dönüşüyodu..bak içim kaldırmadı sinan tövbeler olsun.
tasolarımız duruyo abimle birleştirmiştik falan ehehe ne pisiz lan..
neyse ben gene izliyorum bulursam..
hiçbi şey onun yerini tutmadı..ı ıh..tutamaz lan..skörtıl(squirtle sanırım) falan iyiydi..severim ben onları..

Direnk dedi ki...

benimde aklımsa gelen bu güzide çizgi filmde şaşıran insanların suratında damla çıkması ama terlemek değil bildiğin göz kadar damla ilginçtir.anlayamamıştım.hoş hala anlayamam ya..

Unknown dedi ki...

anilarimiz canlandi sinanim yine.derste de bi ara sarmistik hatirlarsan pokemon mevzuuna .ona da deginmeni beklerdim. cunku herkes sessizlikte kendi kendine yok ratata yok hit-mon-lee yok drow-zee konusuyordu,..bunlar da guzel pokemonlardir hem. neyse eline saglik super calisma yine..

s. dedi ki...

doğru lan unutmuşum valla. hitmonlee evet. :D

yokkio dedi ki...

eheheh iyi olmuş bu yazı yau. ben de bu sürmekte olan "portekiz" maceramın tam dolu birkaç haftasını "pokemon"un nintendo oyununu, bilgisayarda nintendo emülatörleri dediğimiz yüzyılın icadı programlarla şevkle oynayarak geçirdiğimi itiraf ediyorum. Hem de deliler gibi oynadım oğlum, 50 levelken 60 levellı pokemonları dağıttım şerefsizim... öhöm neyse.
bu arada bu taso olayında da çok şanslıydım annemin o zamanlar ilköğretim okulunda öğretmen oluşu gerekçesiyle. "Çağlar sana taso getirdim" diyip her hafta avuç avuç taso getirirdi eve. Okulda oynamak yasakmış alıyomuş sınıfta oynayanlardan. Ben de sevinirdim... Bundandır ki şu yazında "Çok geri zekalıydık." diye başlayan güzide paragrafın ilk cümlesine (yukarıda yazdığım cümle işte ne diye dolaylıyosam...) baya bir kalakaldım. "Evet lan?"

s. dedi ki...

biliyorum lan süper iş valla. ben cips yemekten götü göbeği salmıştım o aralar :P

Unknown dedi ki...

yıllar sonra kota mağduriyetinde kurtulmanın coşkusuyla film indirmeye başladığımda pokemonun 2. ve 3. filmlerini de indirdim (ilk filmi sinemada izlemiştim ben de.. peh).. neyse vakit olmadı.. izleyemedim.. arkadaşla beraber oturduk başına.. bi sahnede misty, ash'i bi kızdan kıskanıyodu.. arkadaş "aptallar işte.. halbuse threesome diye bi olgu var" dediğinde pokemon'un benim için bittiğini anladım.. baya bildiğin "bu insanlar ne eti yer?" "pokemon derileri nereye bağışlanır?" geyiğindeydik.. vay bana vaylar bana..

s. dedi ki...

ikiyi üçü ben de izleyemedim valla. arkadaşın son derece haklı. ash'i bu konuda ben de hep eleştirmişimdir :D

Adsız dedi ki...

sensin gerizekalı! ne demek o cıkcıkcık yakışmadı,,seni taşlayacak bi milyon 90lı çocuk bulabilirim :D

s. dedi ki...

gelin itiraf edelim, pokémon maceramız çok da akıl kârı değildi.

ertuğrul özkök, 2009.

Daçe dedi ki...

bir arada da "pokeimam" vardı onda ne yarılmıştım gülmekten ya. bak aklıma geldi onu bir bulayım ben. "gtünüsktimin pokhgumanı!!"

ayrıca neo-pokemonlar buldum:
http://photos-c.ak.fbcdn.net/photos-ak-snc1/v2059/15/16/528505230/n528505230_5481810_1487.jpg

Fırat dedi ki...

80 kuşağına yer var mı? pokemon davasına biz de orta sonu lise başı gibi yetiştik, itiraf ediyorum bizde de "ne zaman biticek lan şu 19 mayıs çalışması, daha gidip pokemon seyretçem hnf.." tribi vardı. Taso işini ise ilkokulda looney tunes kahramanlarıyla geçirdiğimizi, hayvan gibi tombi yiyip ergenlik sivilcesiyle ilkokul beşte tanıştığımızı söylemeden geçmiyim.