1 Mart 2009 Pazar

Spor..


Bir haftalık ayrılığın ardından merhabalar efendim. Geçtiğimiz bir haftada neler yaptınız bilmiyorum; ama ben spor salonlarına merhaba dedim. Totalde üç kez falan gittim. Gezdim, gördüm, geldim sizlerle paylaşıyorum.

"Spora gidelim." fikri sanırım benim gibi tüm lavuk okurlarımın da yemek masasında dillendirdikleri bir mesele. Çılgınlar gibi yenilen yemeğin verdiği vicdan azabı, sofrada bu konunun açılmasını ne yazık ki kaçınılmaz kılıyor. Yemeklerimizi bitirip, göbeklerimizi yayarak manda gibi otururken hangimiz "Hacı aslında spora gitmek lazım be. Şu göbeği eritelim." gibisinden dahiyane önerilerle gelmiyoruz ki arkadaşlarımıza? Ya da hangimiz bu önerileri coşkuyla karşılayarak "Evet abi iki günde bir gitsek yaza kalmadan sıkılaşırız." demiyoruz? En azından ben diyorum. Yaklaşık 3-4 aydır her yemeğin akabinde gündeme gelen bu müthiş teoriyi, bu hafta içinde pratiğe dökmenin mutluluğu içerisindeyim.

Spor salonu ilginç bir mekân. Aletlere bakınca, onların dünyayı ele geçirmeye falan yaradığını düşünüyor insan. O derece komplike gözüküyorlar. Oysaki sadece bacağın arkasındaki bir kası çalıştırdığı anlaşılıyor yakından bakınca. Ben bu korkunç aletlere yaklaşmadım tabii ilk aşamada, gözüme en sevimli gelen "Cardio" aletleriyle haşır neşir oldum. Cardio dedik diye bir bok sanmayın, koşu bisikleti işte, pedal çeviriyorsun. Karşısında da kaç kalori yaktığını gösteren elektronik bir düzenek var. Oyun gibi bir şey. Sanırım tek eğlenceli alet de bu.  

Tabii herkes benim gibi düşünmüyor, bir aletten diğerine çılgın gibi koşuyor. Pek çok türden, pek çok boyuttan insan görmek mümkün. Örneğin; hayvanlar gibi spor yapıp şişmeyi kendine şiar edinmiş, bu işe gönül vermiş, protein tozu falan kullananlar. Spor salonunun duvarlarını süsleyen heykel gibi adamlardan olmak istiyorlar. Onlardan aldıkları bayrağı, büyük bir azimle taşıyorlar. Lafı açılmışken, o duvarları süsleyen adamların altında neden "Train smart...", "Eat right..." gibisinden sözler yazılıyor. Ulan sanırsın olağanüstü bir vecize söylemiş herif. Sanırsın büyük bir fikir adamı. Hayret bir şey. Neyse. Bunun dışında bir de bildiğin "şişman"lar var. Onların hali daha vahim. Kası ması geçmişler üç beş kilo vermenin hesabını yapıyorlar. Bu arkadaşlara başarılar diliyorum.

Neyse efendim spor salonlarından ilk izlenimlerim bunlar. Gönül ister ki benim spor maceram da devamlılık kazansın. Sizlere veda ederken önemle vurguluyorum: "Train smart, eat right, sleep ten hours a day."

s.

Not: Efendim ben yeni blog açacağım. Yakında. Belli bir konsept üzerine. Bakalım. Bunu da belirteyim dedim. Biraz onunla uğraşayım ben. Haydi görüşürüz!

4 yorum:

Direnk dedi ki...

don't give up the fight diyorum sana spor konusunda, blogu da bekliyoruz tüm hayvansı iç güdülerimizle :D

Adsız dedi ki...

"no pain no gain" sinan!

aslında öyle yazacak çok orijinal bir yorumum da yok ama okunduğunun somut kanıtlarını yorum olarak gör mutlu ol diye böyle bir yorum yazma ihtiyacı hissettim. erit o göbeği.

Adsız dedi ki...

rotario sen misin, çizginden tanıdım.
başarılar...

s. dedi ki...

rotario benim, teşekkürler :)