Nedir bu dersane? “Dersane” diyorum, çünkü bana yazımının böyle olduğu öğretildi, ben de bundan tatmin oldum, bunu baştan söyleyeyim. Neyse. Üzerinde çok fazla konuşabileceğim yerler. Gerçekten kafaları çalışan insanlar açıyor buraları. İşlerini bilen insanlar. Öğrenciyle olan “samimiyeti”, hele ki devlet okulundan gelmiş bir öğrenciye, o kadar güzel hissettiriyorlar ki; öğrenci mal oluyor. Bildiğin mal. Koyun oluyor insan. Bırakıyor kendini güvenle biricik dersanesinin kucağına.
Şimdi bu samimiyeti sağlayacak en önemli unsur nedir? E öğretmen tabii. Sürekli diyalog kuracağımız insan. Burada öğrencinin karşısına öyle bir öğretmen sunuluyor ki, şaşırıyor öğrenci, “Lan bu hoca bizim gibi insan.” diyor içten içe. Çünkü işte adamın sakalı var. Adam Converse giyiyor ayağına. Telefonunda adı kayıtlı. Facebook’a falan giriyor. Bildiğin kot-tişört şeklinde görünce adamı bir garip oluyorsun. Hoca burada tabii devamlı bir “Abi” havası sezdirmeli. Kaan olsun atıyorum adı, bir “Kaan Hoca”dır gidiyor sınıfta! “Kaan Hoca’yla yemeğe gittik.”, “Kaan Hoca’yla halı saha maçına gidiyoruz.” bilmem ne. Tamamdır hocaya güven aşamasını hallettik, en önemli kısım bitti.
Dersane başlarken de öğrencimize bir sürü renkli renkli, cıvıl cıvıl test kitapları dağıtıyoruz. Yok “Çıkmış Sorular” yok “Soru Bankası” verdikçe veriyoruz. Bu da güzel gaz verir öğrenciye. Bu “gaz”la ilgili ayrıntılı bilgi için: Yeni Test Kitabı..
Deneme sınavları bir de tabii. Sürekli mal gibi deneme çözmenin bize inanılmaz şeyler katacağına da gerçekten inanmamız gerekiyor. Bunları da sevgili Kaan Hoca anlatıyor bize, e adam istese evimizi barkımızı üstüne yapacağız o derece bırakmışız kendimizi kollarına. “Zamanı değerlendirme”, “Sınav stresine alışma” gibi geyiklerle bunun önemini de kendimize kabul ettiriyoruz, artık gelsin denemeler! Bizim zavallı mal çocuk durmadan giriyor denemeye. Durmadan dolduruyor o iğrenç turuncu-beyaz optik formu. Durmadan aynı puanları alıyor. Bilmiyor konuları ama giriyor sınava; bildiğini yapabiliyor, bilmediğini yapamıyor. Ama tabii ki “Bu sınavlardan aldığımız sonuçlar önemli değil, bunlar kendimizi denememiz için vs.”, öyle dedi Kaan Hoca. Ha unutmadan, deneme sınavlarına karizmatik isimler bulursak öğrenciye daha yoğun etki yapıyor. Aslında her boka bir kısaltma bulsak en iyisi, öğrenci bir bok sanıyor kısaltınca. Atıyorum “Genel Deneme Sınavı” olsun gireceğimiz sınav. Bunu hemen “GDS” olarak sokuyoruz herkesin aklına. Artık bir GDS’dir gidiyor bizim öğrenciler arasında. “Son GDS nasıl abi?”, “Bu GDS’de iyi yapmalıyım Kaan Hoca’yla iddiaya girdik.” falan. Verimli çalışma kitabı mı hazırladın? Ver VÇK’yi! Etüt metüt falan mı koydun? Ver EMF’yi! Yerler bunu.
Rehberlik servisini de unutmayalım. Burada da “kafa hocalar” var. Aslında işin özü bu düşününce dersane işinde. Böyle hafif “genç ağzı” üç beş geyik yap zaten öğrenciyi mal yapmaya yetiyor. Onlar da senden ödev istiyor. Sen de mal olduğundan kağıda “Matematik 217 soru, Türkçe 58 soru…” diye yazıyorsun onları. Sonra o rehberlikçi sana “Planlı programlı verimli çalış.” diyor. Sen de “He.” Diyorsun. Öyle sahte sahte ilişkiler…
Of böyle ya işte. Sürekli güleceksin, sürekli güvendireceksin kendine. Böyle bu işler. Mal ergenleri kandırmak kolay. Biraz kafayı çalıştır yeter.
s.
6 yorum:
ehueh iyi olmuş. hoş güzel de odtüye girdin mi girmedin mi sen bana bunu söyle :D
Başarım dersaneye bağlanamaz...=D
beleşe gittin heralde dersaneye de... laf olsun diye öyle...
Ben işte böyle gözlemler yapıp yazmak için gittim dersaneye...
misal bizim de okan hoca vardı istanbuldaki bi rock festivaline gitmişti milletle her dersane de bi ilah varmış demek ama işe yaramış bak bitiyo bu sene üniversitede=))
Tabii ki, her dersanenin bir "Okan Hoca"sı vardır Goncacım=D
Yorum Gönder