7 Şubat 2010 Pazar

Tatil..


Tatille birlikte eski günlere döndüğümü hissediyorum. Eski dediysem, ortaokulun sonu lisenin başları, oldukça eski yani. O dönemler son derece durgun bir hayatım vardı, hemen hemen hiçbir aksiyon yaşamıyordum. Okula gidiyor, geliyor, televizyon karşısında yemeğimi yiyip odama çekiliyordum. Odama çekiliyordum dediysem, odada çok ilginç bir şey yaptığımı zannetmeyin dostlarım. Daha önce 40 kez hatmettiğim eski dergilerimi; L-Manyak'ları, Lombak'ları 41. kez okumaktan başka bir şey yapıyor değildim. Artık konuşma balonlarında ne yazdığını çizimleri görür görmez tahmin edebilecek kıvama gelmiştim. Resmen hayvan gibi yaşıyordum.

Siz bilmezsiniz, o dönemler çok yerdim ben bir de. "Ne kadar çok olabilir ki?" dediğinizi duyar gibiyim. Tahminen 1.73 boylarında, lâkin 82 kiloydum. Öyle ki, sabahları bir tam ekmeği üstüne "şokella" sürüp yediğim az rastlanan bir durum değildi. Evet evet, bildiğiniz tam bir EKMEK yani. Bir dilim değil. Bir adet. Öğlen ve akşam yemeklerindeyse günün menüsünden minimum 2 tabak yedikten sonra, "ağzımız tatlansın" diye bir paket "İkram" yahut iki adet "Albeni" yediğim de ne yazık ki doğru. Resmen ağzımın tatlanması için koca bir paket bisküviyi yiyor, ardından odama çekilip sığır gibi Lombak okumayı sürdürüyordum. Dergide beğendiğim kısımları koşarak kahkahalar içinde anneme okumam da cabası. Şimdi düşünüyorum da, gidip "Cihangir'de bir ev"i, "Lombak Şehitleri"ni anneme okumam çok saçma geliyor. Okuması çok zevkli ama dinlemesi? Buradan beni senelerce sabırla dinleyen, kâh gülen kâh gülermiş gibi yapan anneme de teşekkür ediyorum.

Dış dünyayla fazla bir bağlantım olduğu söylenemezdi. Gezmeyi tozmayı geçtim, üstüme başıma kıyafet bile almak benim için bir işkenceden farksızdı. Her şeyimi annem ve teyzem alırdı, ben denemeye bile tenezzül etmezdim. "Oğlum denesene bi üzerinde görelim." yakarışlarına pis pis bağırarak karşılık verirdim sadece. Misafirden nefret ederdim. Küçükken eve gelen misafirleri "Power Rangers başlıyor gidin buradan!" diye ciddi mânâda kovduğumu düşünürseniz, daha iyi anlarsınız. Yabaniydim.

Hayat beni de başka yönlere sürükledi tabii. Fani ömrümün kalanını İkram yiyip Lombak okuyarak odamda geçiremeyeceğim gerçeğiyle yüzleştim. Her şeyden önce 83 kiloluk görüntümden kurtulmam gerekiyordu, bu bir gerçekti. Resmen yanaklarım gözlerimi kapatacak kadar şişmişti. Sıkı bir diyet, yüzme, yürüyüş derken 69 kiloya düştüm. Eski şişman halim artık sadece nüfus cüzdanımda mizah unsuru olarak sergilediğim bir fotoğrafta mevcut. Bu süre zarfında, Lombak dergisi maddi imkansızlıklardan ötürü yayın hayatına son verdi. Çizerlerinin önemli bir kısmı da şu an Uykusuz'da ve Penguen'de çiziyor. Bu haftalık mizah dergileri beni aylıklar kadar sarmadı maalesef. Aynı Lombak'ı 40 kere okuyan ben, haftalık dergilerin yarısını anca okur hale geldim. Kendi kıyafetlerimi de artık kendim alıyorum. Hâtta bundan zevk alıyorum. Daha geçen gün saatlerce alışveriş merkezlerini gezip "Ya kahverengi spor ayakkabı yok hiç güzel :(" diye sızlanır hâle geldiğimi ben bilirim. "Koton'da indirim varmış.", "Mudo'da tişörtler 11 lira olmuş." gibi şeyler artık beni heyecanlandırır hâle geldi. Annemin aldığı kazağı denemeyi ayı gibi reddeden ben, deneme kabininden çıkmaz oldum. 

Ee? Eesi yok yani. Başta dediğim gibi, tatille birlikte eski günlerimi yeniden yaşıyorum. Eve döndüm. Hayvanlar gibi yiyorum. Eski Lombak'ları okuyorum. Ekstra olarak internet var ne yazık ki, vaktimin çoğunu o yiyor. Eeööö. Ulan hüzünbaza bağlayıp "Eski günleri çok özlüyorum." falan diyecekmişim gibi oldu da yok yani öyle bir şey pek. Neyse haydi gittim ben, tatildeyim. 

s.

Hiç yorum yok: