Vicomte de Valmont: I'm not going to deny that I was aware of your beauty. But the point is, this has nothing to do with your beauty. As I got to know you, I began to realize that beauty was the least of your qualities. I became fascinated by your goodness. I was drawn in by it. I didn't understand what was happening to me. And it was only when I began to feel actual, physical pain every time you left the room that it finally dawned on me: I was in love, for the first time in my life. I knew it was hopeless, but that didn't matter to me. And it's not that I want to have you. All I want is to deserve you. Tell me what to do. Show me how to behave. I'll do anything you say.
(Güzelliğinin farkında olduğumu inkâr etmeyeceğim. Lâkin, bu güzelliğinle ilgili bir şey değil. Seni tanımaya başladıkça, güzelliğinin özelliklerinin en değersizi olduğunu fark ettim. Senin erdeminden büyülendim ben. Onun içinde kayboldum. Bana neler oluyor, anlamıyordum. Ne zaman ki, her odayı terk ettiğinde o fiziksel acıyı hissetmeye başladım, işte o zaman kafama dank etti: Aşıktım, hayatımda ilk kez. Bunun umutsuzbir aşk olduğunun farkındayım, ama fark etmiyor. Ayrıca, bu sana sahip olmak istediğim anlamına gelmiyor. Tek istediğim seni hak etmek. Bana ne yapmam gerektiğini söyle. Nasıl davranmam gerektiğini. Dediğin her şeyi yapacağım.)
***
Efendim lafı fazla uzatmayacağım. Geçenlerde bir film seyrettim: Dangerous Liaisons. Tehlikeli İlişkiler. İlişki dediysem, bildiğin cima etmek anlamında ha, bilesin. Sene 1782. Bu Valmont, o dönemin ağır s.kicilerinden. İşi gücü yok, hali vakti de yerinde, karıya kıza sarkıyor. Olayı o. Ha ama "sarkıyor" dediysem, nah yukarıdaki gibi sarkıyor işte. Tek amacı hanımı yatağa götürebilmek, ama tarz budur. Yanlış anlama olmasın.
Şimdi Valmont bunları bana dese, benim gözlerim parlar. O derece yani. Diyeceğim; 228 sene önce bu işler bu şekilde yürürken, şimdi "Canım, arkadaşın evine gidelim istersen, çok kalabalık oldu burası, he?" eşiğine nasıl geldik lan? İnsanoğlu olarak bir ilerleme kaydetmemiz gerekmiyor muydu bizim? Şimdi ben orada burada "Beyler yengenizle bu akşam bir şeyler olabilir. Tsıhıhıhı.", "Abi içkili ortam olacak sonuçta, belli olmaz." diyen arkadaşlarımı ve kendimi bir kenara koyuyorum, Valmont'u bir kenara koyuyorum. Asıl tehlikeli ilişkiler bizimkiler lan. 228 sene diyorum canım, aloo?
s.
***
Not: Evet yukarıdaki gibi şeyler konuşuluyor, üzgünüm.
2 yorum:
ben geri geldim. Uzun zamandır da senin blogunu arıyordum. Bir baktım ki ekspılorırda sık kullanılanlara kayıtlıymış meğer. (cinemelke'den hatırlarsın diye umuyorum) Yazını da okumadım ha. İtirafsa itiraf.
tabii hatırlıyorum, hoşgeldin :)
Yorum Gönder