7 Temmuz 2010 Çarşamba

Zevk..


"Bana lükslerimi verin, ihtiyaçlar olmasa da olur." -Oscar Wilde

***

Geçenlerde İnci Pastanesi'ne düştü yolum. İstiklal Caddesi'nin üstünde küçük, izbe bir mekan. "Profiterolleri çok meşhurmuş da, annemler hep öğrencilik yıllarında gidermiş de." İyi dedik, gittik. Duvarda Muazzez Ersoy'un profiterol yerken çekilmiş fotoğraflarını görünce mekânın şanına şöhretine ikna oldum. Yedik. Merak etmeyin dostlarım, Haşmet Babaoğlu tadında sürdürmeyeceğim bu yazıyı. İyiydi güzeldi profiterol. Lakin bizim İzmir'de evin oradaki "Sindoma Profesör Unlu Mamüller"in yaptığı profiterolü getir, onu da yerim. O da güzel.

Maç seyrettim sonra, malum Dünya Kupası. Ömer Üründül yorumluyor maçları, bilirsiniz. Oradan buradan duyuyorum; yok efendim "Ömer Üründül'ün yorumladığı maçlarda sesi kapatıyorum", yok efendim "TRT'ye tahammül edemiyorum netten takip ediyorum." filan. Anlam veremiyorum. Hayır yani, anana küfretmiyor ya bu adam. Kendi çapında bir şeyler söylüyor sonuçta. Bana Ömer Üründül'ü getir onu da dinlerim. İlker Yasin konuşsun, yine televizyonun sesini kapatmam herhalde. O da olur.

Sonra Çeşme'ye düştü yolum geçenlerde ayıptır söylemesi. Amele gibi soyulmamak adına bir güneş kremi alalım dedik. Girdik markete. "Lure Güneş Kremi" var. Başka da yok. İyi dedim, alalım. Nereden düştüm bu hataya. Yok efendim "Nivea olmazsa olmazmış.", yok efendim "Bilinmedik krem kullanılmazmış." Yani tamam. Haklısınız tabii, Nivea daha çok güven veriyor Lure'den, lakin ebemiz sikilmez ya bir gün de onu sürsek? Bana olur yani. O da güzel. O da krem, sürülüyor sonuçta.

Çıktık sonra İnci Pastanesi'nden. "Nasıl?" dedi annem. "İyi yani, ne bileyim, profiterol işte." dedim. "Sen ne anlarsın be, seni getirende kabahat." diye sitem etti annem.

***

"Olur abi, fark etmez bana yani." -Sinvegur

s.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

efes konusundaki kesin tavır peki?

s. dedi ki...

sadece lafta prensipliyim o kadar. yoksa getir tuborg'u da içeyim heineken'i de :P

Adsız dedi ki...

Ama tubarg war bi de onu icme sakin