30 Nisan 2010 Cuma

Puf..

22 Nisan 2010 Perşembe

Twitter..


Sabah kalkar, işer, yüzümü yıkar, dişlerimi fırçalarım. Ekmeğe şokella sürerek, yanında meyve suyu ya da süt içerek güzel bir kahvaltı yaparım. Vaktim yoksa "Ülker Peki" falan yerim. Sonra dersim varsa, derse giderim. Dersim yoksa, bilgisayarımı açarım. 

Bilgisayarda muhtemelen Internet'e girer, 3-5 fiks sitemi açar malak gibi bakınmaya başlarım. Maillerimi kontrol ederim. Kaydadeğer bir mail görmem pek ihtimal dahilinde değildir. "Outletim.Com'da YENİLER GELDİ!!1", "GençFB saten atkılar çıktı (Beşiktaşlıyım ulan ben, niye her gün bu mail geliyor bana?!), "Türkiye İş Bankası Hesap Özeti" gibi mailler olur işte genelde. Internete girmemişsem film seyrederim. Seyrettikten sonra Ekşi Sözlük'ü açıp "Hmm ne demişler bakim." diye dolanırım. Film de seyretmiyorsam, mutlaka buraya bir şeyler yazıp çiziyorumdur. 

Nadiren spora giderim. Kollarıma mollarıma baka baka, göbeğimi içime çeke çeke, aynanın karşısına geçer dolanırım orada. Çıkınca banyo yapar, ayı gibi yemek yerim. Köftedir, patatestir, bulgurdur. 

Akşamları yine bilgisayarın başında oturmuyorsam eğer, bilin ki arkadaşlarımla dışarı çıkmışımdır. Onlarla da çok ilginç bir aktivitem olmaz dostlarım. Oturuz menüden biralara bakarız. Fiyat-Performans açısından en üst düzeyde olan birayı seçerek, gecemize renk katarız. Dışarı çıkmadıysak, okulda "Guitar Hero", "Langırt" falan oynarız. Yemek yeriz yine. Ne bileyim.

Neyse sadede geliyorum. Gözlemlediğim kadarıyla, siz sevgili arkadaşlarım; siz de benim gibi yaşıyorsunuz. Çok çılgın hayatlarınız olmadığını ibretle izliyorum. Siz de köfte patatesle bulgur pilavı yiyen insanlarsınız. O halde soruyorum. Neden Twitter'a girip ne yaptığınızı yazıyorsunuz lan? Bana ne mına koyim sizin ne yaptığınızdan? En fazla orada burada "Bi ellilik alıyım ben." diye bira söylüyorsunuz yani. Hayret bir şey ya.

s.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Net..


Mediamarkt'a girdim dün kadim dostlarımla. Beyazın ve kırmızının birleştiği yer olan bu güzide mağazada dolanırken, telefon reyonlarının önüne geldim. Nokia'sından LG'sine, Motorola'sından Samsung'una yüzlerce telefon sıraya dizilmiş, müşterilerin ellerinde oyuncak olmuştu. Herkes bütçesine ve zevkine uygun modeli bulmak için yoğun bir arayış içerisindeydi. Görevliler vatandaşların yardımına koşuyor, "Maximum Card'a 4 taksit var." diye ürünleri pazarlıyorlardı. Her şey çok güzeldi. Ta ki ben gelene kadar.

"Abi Nokia'dan başka telefon kullanılmaz." dedim.

Net konuştum. Acıma duygum yoktu. Sony Ericsson, General Mobile, Motorola... Yıllarını telefon sektörüne vermiş bu firmaları ve senelerce okuyup teknolojiyi bir adım ileriye taşıyan bilim insanlarını, mühendislerini bir cümlemle siliverdim orada. Hemen yanıma geldi Nokia dışındaki telefon firmalarının yöneticileri tabii. "Pardon." dediler. "Nokia'nın olduğu bir piyasada telefon satmaya çalışmak tamamen bizim hadsizliğimizdi. Bütün ürünleri toplatıyoruz, yarın da kepenkleri indiriyoruz firmanın."

"Biraz da üst baş bakalım." diye düşündüm, Koton'a daldım. İlkbahar-Yaz kreasyonun cıvıl cıvıl ürünleri, raflarda alıcı bekliyordu. Doğanın içinden güzel renkler, Koton firmasının tasarımcılarının birikimiyle harmanlanmış, ortaya bu koleksiyon çıkmıştı. Soluma baktım, üç beş gömlek gördüm. Sağa döndüm, tişörtlere bir göz gezdirdim. Karşı tarafımda kot pantolonlar diziliydi. Arkamı döndüm, dostlarımı gördüm.

"Abi hiçbir şey yok burada çıkın." dedim.

Giyim sektörünün demirbaş firmalarından Koton da, netliğimden nasibini almıştı. Hemen yöneticiler geldi tabii. "Pardon." dediler. "2010 sezonunu yapamamışız, hata olmuş. Kısmetse 2011'e iyi bir koleksiyonla geleceğiz." Tasarımcılar, kasiyerler yastaydı. Koca sezon, bir cümlemle kapanmıştı. Hemen benzinler döküldü, 2010 yaz sezonu yakılarak tarihe karıştı.

Zor bir gündü. Dile kolay; giyimin ve elektroniğin devlerini bir kalemde silivermiştim. Binlerce kişiyi işsiz bırakarak, ocaklar söndürmüştüm. Artık biraz dinlenme vaktiydi. Dostlarımla birlikte birkaç bira almak üzere daldım markete. İflah olmaz bir Efes Extra sever olarak haliyle Efes dolabına yöneldim. Arkamdan zavallı bir pazarlamacı kızcağız, "Tuborg almaz mıydınız?" diye sesleniverdi.

s.